Muazzam zor günlerden geçerken bizler, mütevazı hayatlarımız ve içindeki tüm gereklilikleriyle zamanı aşıyoruz anbean. Süreç itibarıyla yeterince bunalıyoruz ve bulanıyoruz onca sıkıntıyla. Getirileriyle direkt daldığımız hayatlarımız hep iş, okul, yollar ve görevlerle geçiyor. E bir yerde insan sıkılıyor be kardeşim! Eğlenmek nasıldı(?) unuttuk… Bir robot misali bizim şu insan bedenimiz, öyle her şeyi robotik kodlama ve sistematik algoritmalarla nizamlı ve izanlı davranamaz. İhtiyatla söylüyorum ki bu henüz burada mevcut değil.
Standarda binmiş hızla yol alan önümüzü tam göremediğimiz yerde adım adım ilerlerken, insan ne yaşadığını görmüyor. Yaşayıp yaşayamadığını dahi anlamıyor. Kaldı ki eğlenmek ne demekti, unuttuğumuzu bile unuttuğumuz eylem olarak kaldı. Burada konu hoplamak, zıplamak sadece oyun oynamak veya komik videoları ile tüm karın kaslarımız çatlayana kadar kahkaha atmak değil. Ayrıca bunun bile ayrı bir tarzı ve keyfi olur o başka. Eğlence bir dildir bana kalırsa. Mühim olansa onun anlaşılması ve yaşanması. Koşar adım geçen zaman içinde insan gerçek anlamda istediği bir şeyle ilgilenebilmeli. Hele ki bu zamanda herkes evinde, genellikle evinde geçen bu zamanında mekân dar olsa da mizah geniştir. Mekânsız mizah duygusu ise en çok müzik olgusu ile vardır. Böyle görece iddialı bir cümle söylenebilir çünkü bence. İnsan yavrusu henüz doğmadan anne karnında seyahatine devam ederken, geleceği dünyanın önce sesiyle tanışır. Dışarıda ne oluyor bitiyor orada dinler. Anne sesi huzurunu yakalayamasa da müzikle rahatlar o minik bebekler. Varoluşumuzun kadim enerjisidir titreşim. Bu yüzdendir ki herkes aynı şeyi dinlemekten zevk almaz ama herkesin zevkle dinlediği mutlaka bir şeyler vardır. Eğlenmek, önce yaşamaktır. Nefes aldığını hissederek dinlenilen en muditalı müzikler nakşeder gönüllere. Biraz daha keyifli ve mutlu hissedebilmek için, sevilen tınıları işitme ile de ilgili olan beynimizin hemen yan taraflarında bulunan temporal loblarından eksik etmemek lazım. Başta söylediğimiz gibi bir makine elbet değiliz ama bir işletim sistemimiz var ve idari göreve beynimiz bakıyor. Eğitici eğitmeni mantığıyla beynimizi yönlendirmek yani onu eğlendirmek elimizdeki en büyük güçtür. Dolayısıyla yaşam unsuru içeren bu (şakak lobu) temporal lobu beslemek bizim tercihimiz, orada konuşma ve hafıza çalışmaları özellikle işitme alanı bizleri hayatın içinde yaşar kılar. Denge sağlayıcımız olarak bu yolu kullanmalıyız. Bu konuda teknolojik alternatifleri olan birçok veri var. Yeri gelmişken oyun severler için güzel haberler gündemde, onlardan da bahsedelim. Son iki yıldır faaliyette lâkin kuruluşu 1991’lere dayanan Amerika menşeli, Microsoft Windows ve macOS platformlarına yönelik digital oyun mağazası Epic Games Store önümüzdeki hafta yıl sonuna kadar oyun portföyünden her gün bir oyunu ücretsiz olarak kullanıcılara sunarak, günlük süre dolana kadar açık tutacak. İşin güzeli şu ki bu sürede alınan oyunları sınırsız olarak kullanabileceksiniz.
Bizi daha zinde, keyifli ve mutlu hissettirecek beklenen coşkuyu eğlenceye bürüyecek mutlaka “number one” mız vardır.
Bu post hakkında yorum yap